21 Ocak 2016

Bitti Bitti Bitmedi - Vedat Türkali


Romanlarıyla söylenemeyenleri hiç çekinmeden anlatan, 12 Eylül askeri darbesi, 6-7 Eylül olayları, Dersim katliamı gibi gerçekleri hiç unutturmayan, Vedat Türkali’nin son kitabı “Bitti Bitti Bitmedi”, Diyarbakır ve Adana cezaevinde başlayıp İttihat ve Terakki dönemine dönüp 1915’i anlatıyor.
Türkali, kitabı Kürtler için yazmaya başlamış ve sonradan Kürtler ve Ermenilerin kaderinin bir olduğunu düşünüp Ermeni soykırımını da işin içine katmış. Diyarbakır cezaevinde olanları 78’liler Vakfı’ndaki belgelere dayanarak yazmış. İşkencelere dair anlatılanlar da tamamen orada yatanların ifadelerine dayanıyor.
Kitabın ana karakteri Murat (Tarık) 17 yaşında dönemin siyasi olaylarına karışıp Diyarbakır Cezaevi’nde türlü işkencelerden geçmiştir. Hapishaneden sonra Bulgurlu’da, kiralık bir evde oturmaya başlar. Halası ve eniştesinden gelen düzenli parayla geçinmeye çalışır. Hapishanede olanlar nedeniyle travma yaşayan Murat’ın ilgisini hiçbir şey çekmemektedir. Halası bir gün Murat’ı Mısır Çarşısı’nda bir dükkana götürür. Askere giden katibin yerine geçici bir süre bakması istenmektedir. Bu durum hoşuna gitmese de orada Lüsi adında bir Ermeni mimarla tanışır. Lüsi’nin Fransa’da yaşayan dedesinden başka yakını yoktur. Kısa sürede Murat ve Lüsi yakınlaşırlar. Lüsi dedesiyle birlikte atalarının yaşadığı Erivan’ı ziyaret eder. Dönüşlerinde dede Murat’a kendi hayat öykülerini ve Ermenilere yapılan haksızlıkları anlatır.
Lüsi ve dedesi gezilerini aslında Erivan yerine 1. Dünya Savaşı’nda ailenin sürgün edildiği Suriye’ye yapar. Dönüşte Hatay’a geçip birkaç ay da orada kalırlar. Lüsi orada, 1933’te yayınlanan Werfel’in “Musa Dağ’da Kırk Gün” romanını okur ve çok etkilenir. Kitapta 1915 Tehcir olaylarında Musa Dağ eteklerinde kurulu yedi Ermeni Köyü’nün bir araya gelip teslim olmaktansa direnmeyi seçmesi anlatılmaktadır. Bu roman aynı zamanda başlayan Yahudi soykırımına karşı da bir uyarıcı olarak görülüp yıllarca Avrupa’da yasaklanmıştır. (-ki bu kitabı da aldım ve en kısa sürede okumak istiyorum)
Murat ve Lüsi evlenirler ve ikiz kız çocuğuna sahip olurlar. Kızlar dört yaşına gelince Ermenistan’da son bulan bir seyahate çıkarlar. Önce doğdukları topraklara gelirler. Dedesi burada Lüsi’ye annesinin hikayesini anlatır. Köylerindeki Ermenileri öldürmeye askerlerin kurşunu yetmeyince hepsini birbirine bağlayıp uçurumdan aşağı atmışlardır. İçlerinden Lüsi’nin annesi Maral kurtulmuştur. Maral da bir gün uçurumun kenarında ot toplarken kimin Ermeni olduğunu fitneleyen askerle kavgaya tutuşmuş ve ikisi de uçurumdan yuvarlanarak ölmüştür. Dede ikizlerin ellerine Ermenice ve Türkçe “bitmedi, bitmeyecek” yazan kağıtlar tutuşturur ve onları aşağı atarlarken “bitti mi?” diye bağırır.
Romanın son cümlesi de bu olur “bitti mi?” Hayat yaşandıkça ve devirler değiştikçe hiçbir zulüm bitmez. Biri biter, bir diğeri başlar… Keşke bitse…













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder