25 Ocak 2016

The Revenant / Diriliş

Leonardo DiCaprio bu kez yeni filmine başlamadan önce bir bilene sormuş. 
" Çok istiyorum bu kez Oscar almayı, ne yapmalıyım?"
Bir bilen de demiş ki:
"Popüler bir yönetmenle çalış; öyle ki son senelerde Oscar adaylığı ve hatta almışlığı olsun ve adından çok bahsedilsin." (yanıtı: Alejandro Gonzales Inarritu)
"Yine popüler bir partnerin olsun. Öyle ki o da Oscar adayı olsun" (yanıtı: Tom Hardy)
"Film, bir mesaj versin. Özellikle ezilen ve hakları çiğnenen bir etnik grubu konu edinsin" (yanıtı: Amerikan Kızılderilileri)
"Filmi ne denli zorluklarla çektiğini seyirciye göster... Yerlerde sürün, çiğ balık ye, çiğ ciğer ye, diri diri gömül, toprak ye, ot ye, çiğ etlere saldır, karda kışta dolaş, buz gibi sularda hipotermiye karşı savaş, v.s.)
"Ödülü alırken de hazırladığın göz yaşartıcı bir konuşma olsun ve tüm dünyaya parmak ısırtacak bir mesaj ver" (yanıtı: Golden Globe Ödül Törenindeki konuşma: Bu ödülü ezilen ve yurdundan edilen tüm etnik gruplar için, o toprakların yerlileri için alıyorum.)

Bunun sonucu olarak şimdiye kadar tam dört kere Oscar'a aday gösterilen ve benzerlerinden pek bir eksiği olmamasına rağmen bir türlü alamayan Leonardo'ya Oscar kazandırmak uğruna yapılmış, lüzumsuz kanlı sahnelerle dolu, son derece sıkıcı ve ruh bunaltıcı bir film izlemek zorunda kalalım. Filmin fragmanını seyrettiğim zaman bu filmi seyretmeyeceğimi, hele hele sinemaya gitmeyeceğimi düşünmüştüm. Gel gelelim şu Oscar adaylığı ve Golden Globe'da ödülleri süpürmesi dolayısıyla bu fikrimden vazgeçtim.
Ama 156 dakikalık filmin sonunda salondan son derece mutsuz ve aldatılmış bir şekilde çıktım. Benim gibi filmi izleyen ve koskaca salonu tıka basa dolduran diğer seyircilerin de yüzünde aynı ifade vardı. Hatta Ali'nin bu konuda bir tespiti bile var:
"Şu Leonardo'ya Oscar verilsin de bi daha film çevirmesin" şeklinde... Neyse laf bize düşmez tabii ki... Filmin, yönetmeni, Tom Hardy'nin ve Leonardo'nun Oscar'a en yakın adaylar olduğu su götürmez bir gerçek. Ancak bu kez de olmazsa korkarım Leonardo intihar eder...
Gelelim "The Revenant"ın konusuna:
1823 yılında, beyazların kürk avcılığı yaptığı ve Kızılderililerle ticarete girdiği zamanlarda kürk avcısı Hugh Glass bir ayının vahşice saldırısına uğrar. (Anneannem nereden biliyorsa anlatırdı ayı, avıyla oynarmış diye... Burada da aynen öyle oldu ayı durdu durdu tekrar saldırdı...) Ölüm döşeğindeki Glass'ın yanında melez oğlu Hawk, onun genç bir arkadaşı ve John Fitzgerald kalır. Fitzgerald, Hawk'ı bıçaklayıp öldürür, Glass'ı da ölüme terk edip genç çocuğu da alarak ekibin geri kalanına katılır. Burada, ölüm döşeğindeki Glass'ın oğlunu intikamını almak için diriliş hikayesi başlar. 





Benden filme 10 üzerinden 5 yıldız. 
Filmin en büyük özelliği doğal aydınlatma ile çekilmiş olması...Leonardo DiCaprio vejetaryen olmasına rağmen filmin bir sahnesinde gerçekten bir yaban öküzünün karaciğerini yemiş ve hayvan cesetlerinin arasında uyumuş. Ayrıca Leo'nun karakteri filmde 15 satırdan daha az İngilizce konuşmuş.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder