6 Kasım 2016

Örümcek Ağındaki Kız - David Lagercrantz, Stieg Larsson



İsveçli yazar Stieg Larsson, 80 milyondan fazla satan “Millennium” üçlemesinden sonra 50 yaşında kalp krizinden ölür. Aradan sekiz yıl geçtikten sonra, geride bıraktığı notların kitap haline gelmesi için ailesi, yine İsveçli bir gazeteci olan David Lagercrantz ile anlaşır ve serinin dördüncü kitabı olan “Örümcek Ağındaki Kız” böylece ortaya çıkar… Önemli olan ilk üç kitabın ana kahramanları Mikael Blomkvist ve Lisbeth Salander’in tekrar okurla buluşmasıdır ve benim için gerisi teferruattır. Özellikle ilk kitap olan “Ejderha Dövmeli Kız”ı bir solukta okuyan ben, sırasıyla “Ateşle Oynayan Kız” ve “Arı Kovanına Çomak Sokan Kız”ı okumakla kalmayıp İsveç yapımı filmlerini büyük bir keyifle defalarca seyrettim. Larsson’un izinde yazılan “Örümcek Ağındaki Kız” ı da bir o kadar heyecanla ve keyifle okudum. Anlaşılan o ki seri devam edecek… YAŞASIN!...

 “Halkı gözetleyenler, en sonunda halk tarafından gözetlenirler.”


Mikael Blomkvist, yıllardır ses getirecek bir haber yakalayamamıştır. O ve dergisi Millenium, dijital çağa ayak uydurmakta ve rakipleriyle savaşmakta zorlanmaktadır. Lisbeth Salander ise hacker olarak edindiği servetle rahat bir yaşam sürmekte ve eski işlerine devam etmektedir. ABD Ulusal Güvenlik Dairesi NSA'in ağını hackler ve  Salander'in eline bazı devlet sırları geçer. Yapay zeka konusunda çalışmaları olan Prof. Balder, öldürülmeden önce Blomkvist’i evine davet eder. Olaya şahit olan otistik oğlu, gizli bilgilerin peşindeki adamların eline geçmeden Lisbeth tarafından kaçırılır. Blomkvist’in ayağına uzun süredir aradığı haber gelmiştir ve İsveç gizli polisi ile Rus mafyasının da içinde olduğu olaylar Blomkvist ile Lisbeth’in yollarını tekrar kesiştirir. Bu arada ilk üç kitapta bahsi geçen ikiz kardeş de ortaya çıkar.

Gerisini okumanız lazım. Gerçi kitaptaki karakter kalabalığı bazı noktalarda olaydan kopmanıza sebep olabiliyor ancak Larsson’un yazdığı ilk üç kitaptan bu duruma epeyce alışkınız. Bazı tutucu eleştirilerin aksine ben  Lagercrantz’ın anlatım dilini daha sürükleyici ve anlaşılır bulduğumu söylemek istiyorum. Millenium hayranları sakın atlamayın “Örümcek Ağındaki Kız”ı…



Det som inte dödar oss 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder