16 Aralık 2016

Sadık Bey - Pınar Kür


Pınar Kür'ün ilk kitabı "Yarın Yarın" dan bugüne 40 yıl geçmiş. En son romanı "Cinayet Fakültesi"nden sonra ise 10 yıl... Bu uzun suskunluk, Can Yayınları'ndan çıkan "Sadık Bey" romanı ile sona erdi... Doğrusu şu ki ben Kür'ün kentli erkek ve kadının yaşamı ve kişisel bunalımlarını konu olan romanlarını özlemişim. Bu kitap da bana ilaç gibi geldi ve bir gün içinde bitti. Kitabı çok beğenmekle birlikte adeta elimden bırakamadım... Sadece sonunu sevmedim Sadık Bey'in, başından beri tahmin etmeme rağmen kondurmak istemedim, kim bilir belki de bu denli "zayıf" olmasını kabullenemedim...
Sadık Bey, ellisini geçmiştir. Büyük bir tekstil şirketinde muhasebe müdürü olarak çalışmaktadır. Bir kızı olan Sadık Bey, yıllar önce karısından boşanmıştır ve yalnız yaşamaktadır. Şirketin patronu çocukluk arkadaşı Ertuğrul ile aralarında oluşmaya başlayan ast-üst ilişkisi, camlı plazada, camlı bölme odasında, çalışanlarıyla kurduğu ilişki, gençlik anıları, gizli akşamcılığı, hayatında tutkuyla sevdiği tek kadın olan Semiramis'i hala düşünmekten vazgeçemeyişi, gençlik tutkusu tiyatro ve şiir, bir roman yazma hayali, şirketteki statüsünün değişmesi ile birlikte hayatına giren ve ona çok tanıdık gelen genç adamla hesaplaşmaları...  
Sadık Bey'in hikayesinin arka fonunda ihtilal öncesinin üniversite hayatını ve 70'li yılların naifliğini yaşarız. Bugünkü yaşamında ise plaza hayatının yapaylığını ve entrikalarını... Aslında içimizden biridir Sadık Bey... Okulunu bitirip hayalinin peşinden gitmek yerine korkup kolay yoldan çalışma, var olma ve para kazanma yolunu seçen "çoğunluk"tan biri... 
İstemeden yaptığımız o denli çok şey olmuştur ki hayatımızda; sizin hiç yok mu?... 
Hadi Sadık Bey gidemedi; peki siz hayallerinizin peşinden gidebildiniz mi?






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder