Helen Fielding'in ilk iki kitabı boyunca sevdirdiği karakter Bridget Jones, 30'lu yaşlarının başında, çevresindekilerin de etkisiyle beyaz atlı prensini bulmaya çalışan, kafasını evlenmek ve fazla kilolarıyla bozmuş sevimli bir genç kadındı. Bridget o kadar doğal ve pervasızdır ki sürekli sakarlıklar ve hatalar yapar; bir nevi içimizden biridir... Belki en yakın arkadaşımız, belki komşumuzun kızı, belki de biz... İkinci kitabın sonunda Bridget, gerçek aşkı, insan hakları avukatı Mark Darcy ile evlenir ve mutlu olur.
Yıllar sonra Helen Fielding, yazdığı üçüncü kitapla kahramanımıza yeniden hayat veriyor. Ancak bu kez Bridget Jones 51 yaşında ve sevgili eşini bir kaza sonucu kaybetmiş bir dul olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca 5 yaşında Mabel ve 8 yaşında Billy adlı iki de çocuğu var...
Çocukların okulu, babalarının olmaması, Bridget'in yeniden bir erkek arkadaş edinmesi - hem de kendinden oldukça genç- , orta yaş bunalımı, ev kadını olma çabaları, yazarlık kariyerinde ilerleme çabaları, kilolarıyla ve sosyal medya ile savaşı yine komik ve akıcı bir dille anlatılıyor.
Gün geçtikçe uslanacağı halde yine eski huylarından vazgeçmeyen Daniel Clever, bu kitapta da var. Ancak ikilinin arasında sıkı bir dostluk oluştuğu görülüyor. Doğrusu Marc Darcy'siz bir Brigdet Jones beni hiç mutlu etmedi. 29 yaşındaki sevgilisine ise gıcık oldum. Kitabı okurken de epey sıkıldım. Maalesef umduğum tadı alamadım.
Galiba Bridget büyürken ben de büyümüşüm...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder