5 Şubat 2015

Kim Korkar Hain Kurttan


Oyun Atölyesi'nin sergilediği "Kim Korkar Hain Kurttan" oyununa bilet bulmak zor... Mailime "biletler satışa çıktı" haberinin gelmesiyle internete sarıldım. Henüz 1 saat olmasına rağmen, Cuma gecesi,  arka sıralara yakın bir yerde 4 kişilik yer bulabildim. Sanıyorum bunda büyük pay, hem Zerrin Tekindor'un, hem de Tardu Flordun'un geçtiğimiz yıl, bu oyunla Afife Jale ödüllerini kucaklamaları. Türkiye'de tiyatroya meraklı bir kesim var. Belki çoğunuz tiyatro pek ilgimi çekmiyor diyebilir. Ama bilin ki dışarıda bir kesim tiyatro oyunlarını hiç kaçırmıyor ve feci takip ediyor. Ne diyordu şu televizyonda Cumartesi günleri yayınlanan programda: "hayat sokaklarda, haydi kımılda..."
Amerikalı yazar Edward Albee'nin 1962 yılında yazdığı oyunun orijinal adı "Who's Afraid of Virginia Wolf" olup aynı yıl Broadway'de sahnelenmiş. Oyuna bu ismi veren, aslında Disney'in animasyon filmindeki "Üç Küçük Domuzcuk" filminin "Who's Afraid of the Big Bad Wolf" şarkısı imiş. Ancak Disney, telif hakkı için astronomik ücretler isteyince yazar ismi "Who's Afraid of Virginia Wolf" olarak çevirmiş ve bunun için de gerekli izinleri almış. Ancak biz oyunu Türkçe'de olması arzu edilen ismiyle biliyor ve izliyoruz. Ne güzel, bizim telif hakkı problemimiz yok demek ki...



Oyun, orta yaşlı bir karı-koca olan Martha ve George üzerine odaklanır. Martha'nın babası, George'un da tarih profesörü olduğu New England Üniversitesi'nin rektörüdür. Martha, yıllar süren evliliği boyunca George'da görmeyi umduğu azmi bir türlü bulamamıştır. Babasının evinde verilen ve çok içki içtikleri bir parti dönüşü yine birbirlerine girerler. Martha'nın eve davet ettiği genç çift Nick ve Honey de zili çalmalarıyla birlikte kavganın içine dahil olurlar. Bu gece oyunların gecesidir... Herkes eteğindeki taşları tüm çıplaklığıyla ortaya döker. Martha'nın tabu olarak kalması gereken oğlu ile ilgili sohbet etmesi, olayları çığrından çıkarır. Viskiler su gibi içilir, şişeler kırılır, küfürler gırla gider, öfke, aşağılama, acımasızlık diz boyudur. Saatler geçer, oyunlar kızışır. Bir evlilikte, çiftlerin başına gelebilecek her türlü kötü şey olur; ancak ne olursa olsun anlaşılır ki Martha ve George birbirlerinden vazgeçemez.
Oyunu, Zerrin Tekindor ve Tardu Flordu'nun muhteşem performansları ile izledim. Doğrusu son zamanlarda izlediğim birkaç vasat tiyatro oyunu sonrası bana ilaç gibi geldi. Konuya daha iyi vakıf olabilmek için de 1966 yılında sinemaya uyarlanan versiyonunu seyrettim. Filmde Elizabeth Taylor en iyi kadın oyuncu, Sandy Davis de en iyi yardımcı kadın oyuncu oscarlarını almışlar. Diğer rollerde, Taylor'un iki kez evlenip boşandığı Richard Burton ve George Segal var. Film, doğrusu biraz daha gerilimli ve sıkıcı, Burton tam bir boynuzlu koca. Saçma sapan bir "sahip olamama" duygusu yüzünden neden bu kadar saçmalamak zorundalar anlamadım. 




 Hira Tekindor'un yönettiği, Oyun Atölyesi'nin yorumunda ise biraz daha komedi ön planda. İzlerken keyif aldığım pek çok bölüm oldu. Tekindor ve Flordun'un usta oyunculuğu karşısında, dizilerden tanıdığımız genç oyuncular, Şükrü Özyıldız ve Nilperi Şahinkaya biraz zayıf kalıyor ama kim olsa aynı şeyi yaşanırdı bence... 
Uzun sözün kısası: Gidin ve mutlaka seyredin. 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder