26 Ocak 2022

Bir Zeytin vardı…




Mitolojiye göre Pandora, kendisine Zeus tarafından verilen kutuyu meraktan açınca içinden hastalık, keder, ıstırap, yalan, riya, şehvet, özetle insanları rahatsız edecek ve felakete götürecek bütün kötülükler çıkıp evrene yayılmış. Böylece insanoğlu bütün iyi şeyleri kaybetmiş ancak kutudan en son bir şey çıkmış; dünyadaki tüm zorluklar ve kötülüklerle başa çıkmasını sağlayacak bir iyilik olan: Umut.

İşte ben de en son ana kadar Zeytin’in tedavisi için gittiği veterinerden dönmesini umutla bekledim. Ama bugün kötü haberi aldım. Çıtır’dan sonra kendi kendime söz vermiştim ancak bundan sonra bir kediye daha bağlanmamaya tekrar yemin ettim. Belki 80 yaşında- bu yaşa kadar yaşarsam tabii- tekrar bir kediye yakınlık duyabilirim. En azından ondan önce bu dünyadan gideceğim garanti olur. Dünyanın en güzel kedilerinden biriydi benim oğlum… Hep kişilik sahibi ve cool çizgisinde kaldı – bazı mamalar için delirdiği anlar dışında tabii. Hiçbir zaman sırnaşmadı ve hep dik durdu… Onun sabahları bizim uyanmamızı camda beklerkenki halini hiç unutmayacağım bir de onu en son veterinere götürürkenki son bakışını. Seni çok özleyeceğim güzel oğlum, minnoşum… Sadece dört senedir bizimleydin ama biz seni çok sevdik Zeytin’ciğim… Bunu sakın unutma…





24 Ocak 2022

Iza'nın Şarkısı - Magda Szabó

 Magda Szabó’yu keşfettiyseniz altın bir balık yakaladınız demektir. Yazmakta olduğu bütün kitapları alın, ileride yazacaklarını da.

- Hermann Hesse-

 


İza’nın babası ölünce 49 yıllık hayat arkadaşını kaybeden annesi Etelka, yaşadığı boşluk duygusuyla baş etmeye hazırlanır. Budapeşte’de yaşayan ve doktor olan İza, annesini yanına almaya karar verir. Kendi düşündüğü “iyi evlat” tanımı doğrultusunda annesine evinde bir oda hazırlar. Bu yeni düzende annesinin tüm konforu düşünülürken duygusal olan hiçbir şeye yer verilmez. Eski evden gelecek eşyalar, odanın düzeni, bakıcı kadın, evde annesinin rolü, her şey İza’nın istediği şekilde olmalıdır. Ayrıca İza’nın işi her şeyin önündedir ve annesiyle geçirdiği saatler bile sınırlıdır. Etelka içinse bu hayat tam bir “sürgün”dür. Yaşlı kadın giderek yaşama sevincini kaybeder. Kızını üzmemek için daha da içine kapanır ve yaşayan bir ölü olur.

Szabó’nun ilk kez 1963 yılında yayımlanan romanı,  “Toprak, Ateş, Su, Hava” başlıkları altında dört ana bölümden oluşuyor. Yaşam döngüsü gibi; çocukluk, gençlik, orta yaş ve nihayetinde yaşlılık.

Hikayenin arka planında, yirminci yüzyılın ikinci yarısında, savaş sonrası büyük bir hızla değişen bir Orta Avrupa ülkesi olan Macar toplumunu izleriz. Büyük şehirde kırsala göre hızla devem eden hayatı, yalnızlıkları, kuşak çatışması ve empati yoksunluğunu…

Okuduktan sonra uzunca bir süre kafanızı meşgul eden kitaplardan biri “İza’nın Şarkısı”… Ben tek kelimeyle bayıldım…




 


1831 İstanbul - Antonio Baratta



1802 yılında Cenova'da doğan Antonio Baratta, aldığı hukuk eğitiminin ardından yirmili yaşlarında İstanbul'a elçilik görevlisi olarak gelmiş ve hayatı boyunca bu şehre bağlı kalıp İstanbul hakkında üç tane kitap yazmış. Tüm kitaplarının ışığında derlenen bu kitap bir seyahatname niteliği taşımakta ve dönemin İstanbul'u hakkında değerli saptamalara değinmekte...

Kitapta İstanbul'un çarşıları, hamamları, meydanları, camileri, semtleri, şehrin gündelik hayatı, örf ve adetleri, şehirde yaşayan gayrimüslim halkın toplumdaki yeri, objektif bir dille anlatılırken Türklerin temiz, saf ve cömert insanlar olup ancak dini ve siyasi baskılar nedeniyle geri kaldığı da özellikle belirtilmiş.

 Zamanın padişahı II. Mahmut dönemine ışık tutulurken Türk Mutfağı, kahve, şarap, afyon, müzik, Türk Kadını, evlilik, gayrimüslimler, kölelik, batıl inançlar başlıkları altında şehrin sakinlerinin hayatı eğlenceli bir dille gözler önüne seriliyor.

Ben çok keyif alarak okudum.