28 Ocak 2019

Cesur Yeni Dünya - Aldous Huxley



Ütopya/distopya tarzı kitapların en iyi örneklerinden biri olan "Cesur Yeni Dünya" 1931'de Aldous Huxley tarafından kaleme alınmış. Olaysa 26. yy. Londra'sında geçmekte. 
 Romanın ismi ise ilginçtir Sheakspeare'in "Fırtına" isimli eserindeki V.sahne I'deki Miranda'nın konuşmasından alınmış.

“ Bu kadar bunca yakışıklı varlık varıp gelmiş buraya
Ne güzel şeymiş meğer insanlık
Böyle dünyalıları olan,
Yaşasın bu yaman, bu cesur yeni dünya .”

Huxley'in yeni dünyası, üretim hattının kralı Henry Ford ile başlar. Takvimler F.Ö. ve F.S. yani Ford'dan önce ve Ford'dan sonrayı gösterir. Uykuda öğretim revaçtadır ve duygusal bağlar kesinlikle kabul edilemez. Hatta eski tip duygusal toplumlar "vahşi" olarak adlandırılmaktadır. İnsanlar seri olarak bantlarda, vücut dışı döllenme yöntemi ile üretilmektedir. Soma adı verilen uyuşturucular ile toplum düzeni sağlanılmaktadır. İnsanların sosyal yönleri bellidir ve bunun dışına çıkamazlar. Bir kast düzeni vardır ve insanlar Delta, Alfa, Beta, Gama ve Epsilon olarak sınıflandırılırlar. En düşük sınıf Epsilon'dur ve çalışmak çok önemlidir. 
Toplumda yapay bir mutluluk söz konusudur. Her şeye devlet karar verir. Mutluluğun tanımına da zamanına da. Kişi, düşünmemelidir ve düşünmemesi için ne gerekirse yapılır. Çünkü düşünmek, şüpheyi ve başkaldırıyı getirir ve toplum düzeni bozulur. Anne kavramı adeta pornogrofiktir ve kullanılması ayıp bir kelimedir. Şartlandırma merkezlerinde 60'ına gelen ve artık işe yaramayacağı düşünülen bireyler ölüme alıştırılır ve ölürler. 
Bu arada vahşi bölgelerinde yaşayan halklar da bulunmaktadır. Şartlandırma merkezinde çalışan Bernard Marx, bu bölgeye giderek oradan John adlı birini Londra'ya getirir. Ancak John, yeni dünyanın yapaylığını tüm gerçekliğiyle ortaya koyar ve yeni düzeni altüst eder.  
Zamanının cesur romanlarından biri olan "Cesur Yeni Dünya" bugün hak ettiği zirvede oturuyor ve okuyucuları arttıkça da değer kazanmaya devam ediyor. Herkese tavsiye...

Brave New World





Gulyabani - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın en ünlü romanlarından olan Gulyabani, Cumhuriyet döneminden önce yazılmış ve ilk baskısını Osmanlıca yapmış. Gulyabani, Anadolu kültüründe, insanları yediği düşünülen uzun sakallı ve asalı bir dev. Bu figür, 1976 yapımı ünlü Türk filmi "Süt Kardeşler" filmine de konu olmuş.

kitabın ilk baskısı
Kitabın baş kahramanı Muhsine, annesi ve babası genç yaşta öldüğü için komşu ellerinde büyüyen, cahil ve hoppa bir genç kız. Genç yaşta evlendirilen kız, kocasıyla anlaşamaz ve evden kaçar. Annesinin eski bir arkadaşı olan Ayşe hanım, ona yardım eder ve hizmetçi olarak çalışacağı bir eve yerleştirir ancak bu evde yaşananları kimseye söylememesini tembihler. Köşk, ıssız bir yerdedir ve Çeşmifelek Kalfa ve Ruşen adlı iki hizmetçi tarafından karşılanır. Köşkte her gece cinler periler dolaşmaktadır. Bunların içinde en korkuncu ise Gulyabani'dir. Muhsine her gece cin ve periler tarafından rahatsız edilir ancak söz verdiği gibi kimseye bir şey söylemez. Erkek peri sandığı ve arada kendisine görünen Hasan, aslında bu cin peri masalının iç yüzünü ortaya çıkarmak için köşktedir.  Hasan sayesinde cin peri kılığına girmiş insanların cahil köylüleri kandırdığı ve namussuzca işler yaptıkları ortaya çıkar. Sonunda Muhsine ve Hasan evlenir. Köşkteki diğer hizmetçilere de bi,rer koca bulunur. Köşkün sahibi hanımefendi cin ve perilerden kurtulduktan sonra köşkü Muhsine ve Hasan'a bırakır. 
Türk edebiyatının ilk korku romanı örneklerinden sayılan "Gulyabani", hem ürkütücü hem de ince bir mizah içeren yönüyle, batıl inançların cahil insanları düşürdüğü durumları hikaye ederken güncelliğini asla yitirmeyerek bunca sene sonra bile keyifle okunabiliyor.