19 yaşındaki
Andrew Neyman, küçük yaşlardan itibaren bateri çalmaktadır. Manhattan’da, Shcarffer
Konservatuarına devam eden Andrew, bir gün okulun en sert hocası olan Terence
Fletcher’in dikkatini çeker. Fletcher ile çalışmak zordur; ekibini sürekli
yarışmalara hazırlar; başarılı olmayı hedeflediği kadar acımasızdır da… Fletcher’in
doğru ritmini yakalayabilmek için herkes canını dişine takıp çalışmak ve
bulunduğu yeri kazanmak zorundadır. Burada kan vardır, gözyaşı vardır… Fletcher
için ise önemli olan karşısındakinden kapasitesinin fazlasını istemek ve
böylece jazz dalında yeni Charlie Parker’lar (Bird) yaratmaktır. Gelmiş geçmiş
davulcuların en iyisi olmak isteyen Andrew da, bu uğurda kendini öldüresiye
mücadele eder…
Whiplash, en
iyi film, en iyi uyarlama senaryo, en iyi yardımcı erkek oyuncu (Terence
Fletcher rolü ile J.K.Simmons), en iyi kurgu ve en iyi ses miksajı dallarında
2015 Oscar adayı olarak gösterilmiş. Sundance Film Festivali’nde en iyi film
dalında hem büyük jüri ödülü, hem de izleyici ödülü alan film ülkemizde de ilk
defa Adana Altın Koza Film Festivali’nde gösterilmiş, ardından 2014 Filmekimi
programında yer almış. Şu an sadece 19 sinemada gösterime giren film, yeterli
reklamı yapılmadığı için umarım pek çok
gerçek sinema sever tarafından kaçırılmaz. Doğrusu bu beş dalda da Oscar almayı
yüzde yüz hak ediyor.
Whiplash’ın
yönetmeni, 1985 doğumlu Damien Chazelle, mali sıkıntılardan filmi önce kısa
metrajlı çekmiş. O haliyle dahi ilgi çeken ve ödüller kazanan film,
kazandırdığı paralar sonucu, 19 gün gibi kısa bir sürede tekrardan çekilerek bu
günkü mükemmel halini almış. Kim bilir, genç bir yönetmenin doğuş hikayesi de
bir başka filmin konusu olabilir…
Jazz’la çok
ilgili olmayan ve mümkünse çok fazla dinlemek istemeyen ben, tüm film boyunca
çalan parçaları sonsuz bir hazla dinledim. Bana belki de jazz’ı sevdiren film
olacak Whiplash da adını, aynı adlı bir jazz parçasından alıyor. Bu arada başrol
oyuncusu Miles Teller, 15 yaşından beri davul çalıyormuş. Filmde, çok az
sahnede dublör kullanan aktörün filmde ellerinin kanadığı sahnelerin ve hocasından
tokat yediği sahnenin gerçek olması oldukça takdire şayan bir durum.
Filmi, tam bir
haz duygusuyla seyrettim. Uzun süredir bu kadar yoğun hislerle seyredip
beğendiğim bir film olmamıştı. Öyle ki sonunda ellerim patlayana kadar
alkışlamak istedim. Tek kelimeyle mükemmeldi. Hem dram, hem gerilim, hem komedi, hem müzikal... Bu filme gitmemiz için ısrar eden
Ceylan’a sonsuz teşekkürler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder