1933
yılındayız. Patoloji Bölümünün başkanı
olacağı konuşulan Gerhard ve ailesi oldukça mutlu ve refah içindedir. Bu arada Frankfurt da Yahudiler Nazilerden çok baskı görmeye
başlamıştır. Gece yarısı baskınlarıyla olmayacak sebeplerden tutuklamalar
yapılmaktadır. Huzursuz olan Gerhard, bir bölüm arkadaşının uyarısıyla Frankfurt’u
terk etmeye karar verir. Karısı Lisa’ya hademe ile bir mektup yollayıp evdeki
tüm mücevher ve çocukları alıp Zürih’e, ailesinin yanına gitmesini tembihler.
Gerhard, ilk trene binip İsviçre’ye gider ve kendisinden sonra gelen karısıyla
çocuklarını orada karşılar. Gerhard artık işsizdir. Günlerce hatta aylarca iş
arar ancak bulamaz. Kayınpederinin fikriyle Yahudi ve kaçak bilim adamlarına iş
bulma bürosu açarlar. Bir müddet sonra beklenen haber Türkiye’den,
kayınpederinin arkadaşı Prof. Malche’den gelir. Gelişmekte olan ülke, bilime ve
iyi yetişmiş bilim adamına açtır.
Gerhard bu iş için İstanbul’a gider ve hayran
olur. Daha sonra Ankara’yageçip Prof. ile
buluşur ve yalnız üç bilim insanına değil, kendisi de dahil tam otuz bilim
adamına iş bulur. Artık kendilerine içtenlikle kucak açan bu ülkede, yeni
hayatlarına başlarlar…
Kanadı Kırık Kuşlar romanı 1930 Almanya’sında
başlıyor ve 2000li yılların Türkiye’sine uzanıyor. Schlimann ailesinin yıllar
süren sürükleyici hikayesi sizi derinden etkiliyor… Ayşe Kulin’in harika yazım
tarzı ve iyi romancılığı da cabası… Bir çırpıda, soluksuz okuyorsunuz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder