7 Ağustos 2015
Milos
bir yanardağ adası ve şu an Louvre müzesinde olan ünlü Milo Venüsü heykelinin
bulunup çıkarıldığı yer. Kaya oluşumları, sıcak su kaynakları, kayalıklar
üzerindeki köyleri ile görülmeye değer bir ada…
Biz ana liman olan Adamas'ta kaldık. Akşam
kendinizi kıyıdaki tavernalardan birine attık. Mariana Taverna, samimi servis
elemanları ve muhteşem ev yemekleri ile kalbimizi fethetti. Bense herkesin
aksine midyeyi tercih ettim.
8 Ağustos 2015
Sabah 12:00 gibi arabamızı kiralayıp (55€) yola
koyulduk. İlk durağımız bu volkanik adada bizim Pamukkale gibi oluşuma sahip
Sarakiniko. Buradaki doğal oluşum koyda herkes denize giriyordu. Bugün deniz
epey dalgalı ve vahşi... Burada
bir de kayalara oyulmuş bir şehir var...

Deniz molamızı burada verdik. Su, yosunlu olsa da serinliği çok iyi geldi.
Akşamüstü 17:00'de Plaka'ya çıktık. Yukarıdaki
kaleye doğru tırmandık. Epey sıcak olduğu için biz kilisenin orada pes ettik.
Manzarası çok güzeldi. Akşamüstü
arabayı şehrin alt girişine park ettik ve görevli kızın tavsiyesiyle müzik
festivalinin olduğu meydana yürüdük.
Afişi
çok şeker olmasına rağmen, mahalle arasındaki festival alanı çok keyifsiz ve
sevimsiz göründü; biz de tekrar otoparka dönüp Plaka'nın cazibe merkezine
yürüdük. Çok acıktığımızdan ilk gördüğümüz tavernada yemek yedik. İçerlere
doğru yürüyünce gördük ki tüm ada ve hayat burada... Dar sokaklar, butikler,
tavernalar, hediyelikçiler; tam bir cümbüş...

Biraz dolaşıp Adamas'a döndük. Yarın öğlene doğru
arabayı vereceğimiz için bugün gezemediğimiz, kapalı olan yerleri sabaha
bıraktık. Anlayacağınız yarın yine erkenciyiz:(
Bugün
atılan adım sayısı: 18.000 'yuh'
9 Ağustos 2015
Bugün
arabamızı öğlen gibi teslim edeceğimizden sabah erkenden Plaka'daki
Katakomb'lara gittik. Katakomb, ilk Hıristiyanların yeraltı mezarları ve
dünyada sayılı yerlerde var. Milos'taki de 184 m'lik bir koridor üzerinde
ikiyüzü aşkın mezardan oluşuyor. Tarihçilere göre burada en az 8000 mezar
varmış. Koridorlar çok dar olduğu için sınırlı sayıda ziyaretçi alınıyor ve
görevli eşliğinde geziliyor. Biz 6 kişilik bir grup olarak gezdik.
Ardından Mandrake koyuna gittik. Burası o kadar şirin ki anlatamam. Balıkçı yeri ama çok temiz ve her bir bölme ayrı renge boyanmış. Ayrıca merdivenler de büyük bir özenle boyalı...

Sonra
da bu adada bulunan ve şu an Paris'teki Louvre müzesinde olan Venüs heykelinin
birebir kopyasının bulunduğu, Plaka'daki arkeoloji müzesine gittik. Milo
Venüsü, 8 Nisan 1820’de çiftçi Georgios
Kentrotas tarafından tarlasındaki mağarada yarısı toprağa gömülü olarak
bulunmuş. Diğer yarısı ise bir Fransız subay tarafından bulunup 1 Mart 1821’de
XVIII. Louis’e hediye edilmek üzere satın alınmış. Bunlar bizden beter hemen
hemen tüm önemli eserlerini Avrupalılara kaptırmışlar...

Arabamızı
12:00 gibi teslim edip tüm günü teknede geçirdik.
Akşamüstü
Zeliha ve ben biraz dolaşıp alışveriş yaptık. Bu Yunan'da dükkanı açık
bulduğunuz an gireceksiniz. Ne zaman kapalı, ne zaman açık olduğu şüpheli
çünkü. Pazar günleri marketler öğleden sonra kapatıyor. Hem de büyük süper
marketler... Eczanelerin ise açık saatini bulmak hemen hemen imkansız. Nasıl
denk geldiyse buradaki bugün siesta zamanı hariç açıktı; nöbetçi miydi acaba:)
10 Ağustos 2015
Bugün
ana limandan ayrıldık ve Milos'taki tüm teknelerin, özellikle de turist
gezdirenlerin uğramadan geçmediği, adanın güney batı ucundaki Kleftiko Koyu'na
demir attık.
Burası
doğal oluşum kayaları, mağaraları 7-10 m. arası rahatça demir atmaya uygun koyu
ile çok keyifli bir yer. Dipte epey kayalıklar var. Dibi görerek demir
atabildiğiniz için bunlara oldukça dikkat etmek gerekiyor.
Teknelerin
biri gidiyor biri geliyor. Geceyi de burada geçirmeye karar verdik. Bir ara
Azmi botuyla bizi gezdirdi. Mağaraların bir ucundan girip diğer ucundan çıktık.
Kaya oyuklarının içinden geçtik. Biz burayı çok beğendik. Tüm gezi teknelerinin gidip gördüğü kadar var. Milos ise tekrar tekrar gidilesi bir ada... İnanın hiç sıkılmazsınız... Keşke Türkiye'ye daha yakın olsaydı...


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder