18 Şubat 2013

Masumiyet Müzesi - The Museum of Innocence - Orhan PAMUK

Bu Cumartesi, Orhan Pamuk'un 2008 yılında piyasaya çıkan "Masumiyet Müzesi" kitabının aynı adlı müzesini annem ve Kardeşim (yani kitabı bitirmeyi başarmış iki yakın aile bireyim) ile birlikte ziyaret ettik. Geçtiğimiz yıl açılan müze, şimdiye kadar yerli yabancı yaklaşık 27.000 ziyaretçiyi ağırlamış. Anne ve Mete, kitaplarını beraberinde getirdikleri için, kitabın  574. sayfasındaki giriş biletini güzelce damgalattlar ve müzeye badava girdiler, bense bir yanlış anlama sonucu koskoca müze kataloğunu yanımda getirmiştim ve üstüne üstlük 15 TL giriş ücreti ödedim...




Müzeye ait web sayfasında aynen şöyle yazıyor: (ben daha doğrusunu anlatacak kelimeleri bir türlü toparlayamadığım için aynen alıntı yapıyorum)
"Masumiyet Müzesi, Orhan Pamuk’un hem yazdığı bir roman hem de yaptığı bir müzedir. Pamuk 1990’lardan itibaren romanı ve müzeyi baştan beri birlikte düşündü. 1974 ile 2000’lerin başı arasında geçen aşk romanı, biri zengin diğeri orta halli iki aile üzerinden geçmişe dönüşler ve hatıralarla birlikte 1950-2000 arası İstanbul hayatını anlatıyor. Müzede ise romanda anlatılan kahramanların kullandığı, giydiği, işittiği, gördüğü, biriktirdiği, hayal ettiği şeyler dikkatle düzenlenmiş kutu ve vitrinlerde sergileniyor. Müzeden zevk almak için romanı okumaya gerek yok. Tıpkı romandan zevk almak için müzeyi gezmeye gerek olmadığı gibi. Ama romanı okuyanlar, müzenin çeşit çeşit anlamını daha iyi kavrayacakları gibi, müzeyi gezenler de, romanı okurken fark etmedikleri pek çok şeyi görecekler."


Türk mimarlar İhsan Bilgin, Cem Yücel ve Alman mimar Gregor Sunder Plassmann ile gerçekleştirilen "Masumiyet Müzesi”,  Çukurcuma Caddesi Dalgıç Çıkmazı üzerinde yer alan  1897 yapımı, 3 katlı, tarihi bir binada bulunuyor. Sizi ilk olarak romanın kahramanı Füsun’un içtiği 4.213 sigaranın etkileyici yerleştirmesi karşılıyor. Diğer iki katta, kitabın 83 bölümünü temsil eden 83 ahşap kutuda dönemin ve bölümlerin objeleri yer alıyor. Çatı katında, Kemal’in hayatının son yıllarını geçirdiği oda, romanın el yazma müsvetteleri, Pamuk’un müze için yaptığı çizim ve tasarılar bulunuyor. Aslında burası bir İstanbul müzesi... Bu sebeple kitabı okuyun okumayın, Orhan Pamuk hayranı olun olmayın, bu şehirde yaşıyorsanız mutlaka ziyaret etmelisiniz...
Fotoğraf, Metehan Kahya'ya aittir

Orhan Pamuk ise bence tam bir dahi, yazdıklarına saygısı büyük. Pamuk, müzenin ilk eşyalarını daha romanı yazmadan toplamaya başlamış, romanı bu eşyalara bakarak kurgularken aynı zamanda müzenin de ilk tohumlarını serpmeye başlamış. Romanın bitimiyle beraber yazarın evini ve yazıhanesini dolduran binlerce obje, fotoğraf, film ve ses kayıtları, muhteşem bir kurguyla müzedeki yerlerini almış. Müze, kitaba göre biraz geç kalmış olsa da, gezildikten sonra kitabı tekrar tekrar okuma isteği uyandırıyor...
Türk milleti olarak, çok yanlış bir anlayışa sahibiz, bizim gibi düşünmeyen, aykırı fikirler üreten insanları, özellikle de aydınları hayatımızdan hemen çıkarıyoruz ve "Tuh kaka" demeye bayılıyoruz. Orhan Pamuk da bu durumdan nasibini fazlasıyla alıyor. Bundan vaz geçtiğimiz ve aykırı fikirlere değer verdiğimiz gün, "aydınlanmamız" ın başladığı gün olacaktır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder