Üç mini kitaptan oluşan "Bağlar"ın ilk bölümünde 70'li yıllardayız. Ailevi bir krizin ortasında, Vanda, kocası Aldo'ya ümitsizlik ve öfke dolu mektuplar yazar. Bu tek taraflı mektuplar sayesinde Aldo'yu eşinin gözünden tanırız; evi terk etmesi, sevgilisi Lidia ile yeni hayatı, çocukları boş vermesi, parasal olarak yardımcı olmaması... İkinci kitapta, Aldo'nun bakış açısından neler olup bittiğini öğreniriz. Aradan 35 yıl geçmiş ve bu süre zarfında Aldo, Vanda'ya geri dönmüştür. 70'li yaşlara gelen çiftimiz, tatile çıkmak üzeredir. Aldo, evden ayrılışının hikayesini anlatırken bir taraftan da halen evliliğini sorgulamaktadır. Eşine sadık kalmayıp eve dönmesinin bedelini pısırık bir koca olarak yaşamına devam ederek öder. Üçüncü kitabın anlatıcısı ise artık kırklı yaşlarına gelen, ailenin küçük kızı Anna... Ağabeyi Sandro ile aileleri tatildeyken evin kedisine bakmak için dönüşümlü olarak eve gelirler ve bu mutsuz evlilikten en çok etkilenen kişiler oldukları için anne ve babalarına karşı sinsi bir plan geliştirirler... Anna şöyle savunur kendisini : ” Bizimkilerden öğrendiğim bir şey varsa , o da çocuk yapmamak gerektiğidir. Eninde sonunda insan çocuklarına zarar veriyor. ” Tatilden dönen Aldo ve Vanda, kedilerini kaybolmuş ve evlerini darmadağın bulurlar. Zaman, ailenin kötü geçen yılları için hesap verme zamanıdır.
Yazar, bir kadının aldatılma ve ikinci plana atılma acısını, bir erkeğin kendini ispat etme, huzuru bulma, mesleğinde ilerleme dürtüleriyle eşini aldatırken ve evini hem terk ederken hem de yeniden dönerken yaşadığı ikilemleri, iki çocuğun babasız geçen günlerini ve ebeveynleri arasında arada kalışlarının yarattığı travmaları oldukça incelikli bir kurguyla anlatmış. Basit bir aile dramı gibi gelebilir ama o kadar içten ki ben okumaya doyamadım.
Not: Evin kaybolan kedisinin adı Labes... Ve ona bu isim Aldo tarafından verilmiş. Yıllar sonra adının anlamının Latince "yıkım içinde yaşamak" olduğu ortaya çıkıyor. Tıpkı içinde bulundukları aile yuvası gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder