PAZAR
Toulouse’dayız… Şehrin en merkezi yerine bakan Crown Plaza’da kalıyoruz. Noel ertesi Hıristiyan bir ülkeye gitmemek gerekiyormuş. Bir de Pazar günü olunca her yer kapalıydı. Rejimdeyiz diye öğle yemeğini es geçmiştik. E ne oldu ? Aç kaldık resmen… Açık olan tek tük cafeler, otelin bulunduğu Capitol meydanındaydı… Önce birine oturduk, menü geldi ama şunu seçtik diyene kadar yarım saat geçince kalktık komşu meydandaki Hippopotamus’a gittik. İn cin top oynuyor… Sırasıyla diğer lokantalara girip çıktık. Daha yemek saati değilmiş.1 saat bekledikten sonra önce garsonlar, sonra biz halk yemek yiyebilecekmişizJ E bu da olmadı tekrar Capitol’e döndük.Birkaç kafe daha denedik burada da henüz yemek servisi yokmuş. Otelin lokantası dahi kapalıydı… Sokaktan biraz peynir alıp açlığımızı yatıştırdık. Eninde sonunda bir pizzacıda salata yedik ve otelimize dönüp 9 ‘da uyumuşuz ta ki etresi gün sabah 9’a kadar… Var mı böyle yorgunluk…
Lot Bölgesine yakın gelip de dağ köylerine gitmemek olmaz… Araba kiraladık, kaybola kaybola 300 km. yol gittik geldik. Lot Bölgesi, yazın çok turistik, nehir gezileri, kano ve tekne kiralama çok popüler… Biz sanıyorum dünyanın en güzel köyüne gittik: Saint-Cirq Lapopie … Uçurumun kenarına kurulan köy gerçek anlamda bir tablo gibi. En pik noktadaki nehir manzarası ve arkanıza aldığınız köyün tadına doyulmuyor. Ne kadar temiz, ne kadar düzenli, ne kadar bozulmamış, hayretler içindeyiz. Akşam yine Toulouse’dayız. Yemeğimizi nihayet Hippopotamus’ta yiyebildik. Gece 5 km. yürüyüş yaptık ve bir club’a gittik. Saat 2 ve anca yatıyoruz…
SALI
Saint Sever’deki yelkenci arkadaşlarımıza gitmek üzere yola çıktık. Tüm gün araba kullandım (Burada da kurtuluş yok yani…) Auch’da bir kahve molasından sonra Aire sur l’adour’da yemek molası verdik… Saat 4 gibi Saint Sever’deydik. Biraz ön keşif yaptık. Çok şirin küçük bir kasaba, tek kasabı, tek kafesi, tek mağazası ve tek kitapçısı var. İnsan çıldırabilir tevekkelli Francoıse ve Max yılın yarısını Türkiye’de geçiriyorlar… Bizi çok sıcak karşıladılar. Evde tam bir noel ruhu var, Francoıse hazırladığı noel köşesine Mevlevileri de eklemeyi ihmal etmemiş. Aile dostları Michel – ki oraların ağası sayılabilir- yaptığı somon fümelerden ve domuz salamlarından getirdi, yemek öncesi hepsini silip süpürdük. Yemek, bir parça balık ile başladı, üzerine çok güzel soslu, sadece maruldan oluşan bir salata ve camamber peyniri ve bol Fransız şarabı ile sona erdi…
Passicos ailesi 3 kuşaktır AXA Sigorta şirketini işletiyorlar. İki katlı evlerinin alt katının yarısı ofis, diğer yarısı yaşama mekanları, üst kat ise bilmece gibi sıralanan sayısız odadan ibaret. Uzun, karanlık ve kitap dolu bir koridordan odalara ulaşılıyor. Bizim odamız, bu koridorun en sonunda ve evin tek tuvaleti de koridorun diğer ucundaJ Evde deli gibi eşya var, 50. Evlilik yıldönümlerini kutlamaya hazırlanan Passicos’lar hiçbir şeylerini atmaya kıyamamışlar anlaşılan.
ÇARŞAMBA
Bugün Passicos’lar bizi gezdirecek. Sabah 8.00’de kalktık. Atlantik kıyısına gideceğiz. 1,5 saat yolculuktan sonra, İspanya’yı karşıdan gördüğümüz marinaya (Hendaye) geldik. Atlantik kıyısında dalga sörfü yapanlar çok ilginç ve izlenmeye değer. Fransa’nın Bask bölgesindeyiz. St Jean de Luz kasabasında çok güzel, geleneksel bir Fransız yemeği yedik. Bu kasabadaki kilisede XIV. Louise evlenmiiş, ve kendisinden sonra kimse geçemesin diye törenin gerçekleştiği kapıyı ördürmüş (ne akılsa). Bask, kendine özgü dili, yemekleri, kumaşları ile çok renkli bir bölge sanki Fransa’da değil de İspanya, Almanya, Kuzey Avrupa… birkaç kültürün birleştiği apayrı bir yerdeyiz.
Bu arada da yağmur başladı, eksik olsa şaşardık… Bir sonraki durağımız Cap Breton, burası daha çok zenginlerin sayfiye olarak kullandığı bir bölge… Çok güzel bir uçurumdayız altımızda Atlantik ve kayalıkları resmetmemek olmaz… Francoıse ‘ın doğduğu kasabadayız, burası da deniz kıyısında bir sayfiye yeri… Francoıse’ın dedesi ressam, zamanında Paris’ten Rusya’ya gidip çarın ve ailesinin resimlerini yapmış, resimleri halen Hermitaj müzesinde… Daha sonra Fransa’ya geri dönüyor ve bu kasabaya yolu düşüyor, kasabanın kilisesindeki resimleri yapıyor ve karşılığında burada kendisine yer veriyorlar, o da buraya yerleşiyor. Üç çocuklarının evini sırayla gezip eve dönebildik. Akşam yemeğimiz 22 cm. çapında, kaz ciğerli bir tart, bunu 6 kişi paylaştık, yanında biraz peynir, marul salatası, salatalık ve salatalık turşusu yedik, biraz da şarap… İşte Fransızlar bunun için zayıf, yeme kültürlerimiz çok farklı…
PERŞEMBE
Saint Sever’de son günümüz. Bize küçük kasabalarını gezdirdiler. Michel bile bizi uğurlamaya geldi. İyi dileklerle yola çıktık, yine tüm yolda ben araba kullandım. Akşamüzeri Toulouse’a vardık, artık güzel bir alışverişi hakkettim. Ardından güzel bir yemek olarak az pişmiş antrikot ve şarap… Sonra şehrin 20 km. dışında bir klube gittik. Pek güzel bir yer değilmiş 2 saat oturduk ve döndük.
CUMA
Paris yolculuğu tüm gün sürdü. Sabahtan havaalanına gittik. Ardından uçak ve Paris _RER_ Metro … Saat 5’te anca otele geldik. Burası bizim daha önce de kaldığımız otel ve her yere çok yakın… Biraz dinlenip soluğu Leon de Bruxelle’de aldık. Moule yemeği çok özlemişiz. Epey bir kuyruk bekledikten sonra yemeğimize kavuştuk. Paris çok kalabalık, 72 millet yılbaşını geçirmek için burada toplanmış.
CUMARTESİ
Bugün yılbaşı… Önce St.Germain’deyiz ve Quartier Latin… Sahaflara gitmeden olmaz. Notre Dame’ın önündeki kuyruk 2 km. kadardı, girmekten vazgeçtik. Ardından olmazsa olmaz Pigalle ve ressamlar sokağı. Otele dönüp biraz dinlendik. Akşam Champs Elysee’deyiz… Önce güzel bir şarap eşliğinde akşam yemeği, sonra Arc’ a kadar bir yürüyüş, sonra hızımızı alıp Eiffel’e kadar yürüyüş… Eiffel bu sene sadece ışıklandırılmış, hiçbir atraksiyon yoktu, 2 saat kadar dibinde yağmur çamur demeden bekledik ve saat 12’de sadece pır pır ışıklandı ve yeni yıla girdik… Bizim yürüyüş maceramız bitmedi, tekrar Champs Elysee’ye yürüdük. Herkes sarhoş, her yer it kopuk dolu, korkunç kötü bir geceydi, 1.30 gibi otele kendimizi attık. Hesapladım tam 20 km. yol yürümüşüz, yeni yılda bol bol spor yapacağız demek ki:))
PAZAR
Son günümüz ve bir kara gün daha yılbaşı sonrası heryer kapalı… Bunu niye daha önce düşünemedik acaba… Biz de soluğu önce yeni Paris, La Defense'da aldık... Hayalet şehirde biraz dolaşıp kendimizi parklarda attık, Tuileries’de yürüdük ve dönme dolaba bindik. Sonra noel için kurulan kiosklardan alışveriş yapıp ChampsElysee’ye geldik. Günün tek açık yeri Pompidou müzesi olduğundan soluğu orada aldık. Müze, sergileri dışında bugün bedava ve çok kalabalık. Daimi sergiyi gezdik, biraz yorulduk ama değdi, ilk defa müzenin içini de görmüş olduk… Sonra yine St. Germain ve antrikotçumuz 2 saat sonra açacağı için yine moule ve yine Leon de Bruxelle… Son yemeğimiz de şahaneydi, otelimize döndük ve “yaşasın yarın evimizdeyiz” diye güzel bir uykuya daldık. Bir Fransa seyahatimiz de böyle sona erdi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder