İkinci Dünya Savaşı’nın son günlerindeyiz. Amerikan ordusu
Almanya’da Nazilere karşı savaşmaktadır. Bu ordudaki tanklardan biri olan Fury,
Komutan Wardaddy (Brad Pitt), topçu Boyd (Shia LaBeauf), yükleyici Grady (John
Bernthal), şoför Gordo (Michael Pena) ve 8 haftalık asker Norman’dan oluşan 5
kişilik kadrosuyla savaşın tam göbeğindedir.
Savaş kötüdür, insanlar vahşidir, savaşta daha da vahşidir,
Amerikalılar zekidir, kahramandır, tüm milletlerden üstündür, tek bir tank 300
Alman askerini dümdüz edebilir, Amerikalı asker ölse bile güzel ve kahramanca
ölür, sona kalan tek asker ve kahraman da ille Amerikalıdır. Yönetmen ve
senarist David Ayer’in filminin ana konusu bu…
Bolca şiddet, kan ve güçlü ses efektleri filmin başından sonuna
kadar devam ediyor. Filmin büyük bölümü, bir tankın içinde, daracık bir mekanda
geçiyor. Savaş sahnelerinin biraz azaldığı bölümde, Wardaddy ve Norman, ele
geçirdikleri Alman kasabasında, iki kadının evinde savaşa bir es verirler.
Norman, kadınlardan biriyle birlikte olurken, Wardaddy de aile erkeği gibi
traşını olur, duşunu alır, yemeği bir kadın tarafından hazırlanır ve gazetesini
okur. Yaşanan bu tatlı hayat çok kısa sürer. Birliğin diğer elemanları da eve
gelir ve kıskançlıktan ortamı iyice gererler. Ekip, bir başka kasabayı almak
üzere evden ayrılırken ev de naziler tarafından bombalanır ve iki kadın ölür.
Brad Pitt ilk defa bu kadar maço bir rolde karşımızda, Shia LaBeouf ise Tanrıya olan bitmez inancı ve gözünden eksik
olmayan gözyaşı ile oyuncuların arasından adeta sivriliyor. Norman’a gelince
ucuz kahramanlığı ve korkaklığıyla bence oldukça mide bulandırıcı bir karakter.
Eğer filmin başrolü onunsa hiç olmamış…
Fury, baştan sonra klişelerle dolu bir savaş
filmi… Konusu dahi yok, 5 kişilik bir birliğin son 24 saati gibi bir şey… Savaş
filmiş olduğundan ille kan ve şiddet var. Bence tam bir zaman kaybı. Brad Pitt
hayranları ve kanlı savaş filmi sevenler belki beğenebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder