Mario Levi, “Bu Oyunda Gitmek Vardı” adlı kitabını oyun/roman komedi olarak tanımlıyor. Bu kitapta okuyucu da hikayeye dahil oluyor. Bir kere romanın iki sonu var ve hangisiyle bitirmek istediğiniz size kalmış.
Saffet, 50’li yaşlarına yakın, evli ve çocuklu bir erkek ve bir gün karısı
Hülya tarafından terk ediliyor. Hülya ona sadece bir mektup bırakmış ve çekip
gitmiş. Saffet’e de yeni, ıssız hayatına alışmak kalıyor. Çocukluğunu
Sıracevizler'de geçiren Saffet, yine bu semte geri dönmesi için mesajla bir
davet alıyor. Bu mesajı yazan kişi yine bir kadın; Neval… Saffet, geri döndüğü
eski yaşamında, kendini etkileyen olayları ve kişileri hatırlayıp iç
hesaplaşmalara giriyor. Özellikle, 12 Eylül öncesi kardeşin kardeşi vurduğu
dönemlerdeki arkadaşı Baki ve onun kim vurduya gidişi Saffet’in hayatında derin
izler bırakmış. Neval ve Saffet yeni hayatlarında ve dostluklarında geçmişin
izlerini ararken olmadık kapıları aralıyorlar. Dediğim gibi kitabın sonunu
belirlemek ve içindeki sorulara cevap vermek de okuyucuya kalıyor.
Ben şimdiye kadar okumaya
başladığım tüm Mario Levi kitaplarını yarım bıraktım. Başı her zaman iyi
başladı ancak bir müddet sonra ağır gitmeye ve hatta gitmemeye başladı. Bu kez
daha yalın bir Mario Levi anlatımıyla baş başayız. Yazar daha önceki
romanlarından çok farklı bir tarz denemiş. Bu da demek oluyor ki bu kitap asla
bir Mario Levi’yi tanıma kitabı olamaz. Yazarı seviyorsanız ya da farklı bir
edebiyat tarzı arıyorsanız okuyun. Ben
bu kez kitabı başarıyla bitirdim ancak -yine- çok sevdiğim söylenemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder