Boston’da tek gözlü bir odada yalnız yaşayan Lee Chandler,
tesisatçılık, kapıcılık işleri yapmaktadır. Bir gün, doğup büyüdüğü Manchester’da
yaşayan abisinin kalp krizi geçirdiği haberini alır. Hastaneye gittiğinde,
abisinin öldüğünü öğrenir. Yeğeni Patrick’in vesayeti de ona kalmıştır. Bir
müddet Manchester’da kalıp gidişatı sekteye uğrayan yaşamları yoluna koyması
gerekmektedir.
Burada flashbackler devreye girer. Ruhsuz ve hayattan zevk
almayan Lee’nin eskiden bir karısı ve üç çocuğu olduğunu, abisi ve yeğeni ile
yakın ilişkiiçinde olduğunu görürüz. Ta ki trajik bir olay çocuklarının ölümüne
ve karısından ve sonra da Manchester’dan ayrılmasına neden olana dek… Abisinin
ölümünün ardından kasabaya geri dönmesi, içindeki acıları kanatır, karısının
kurduğu yeni hayat, onun yıkılmışlığını ve yaşarken ölmüşlüğünü daha çok gözler
önüne serer. Ayrıca tüm kasaba da ona düşmandır. Geri dönmek, hayata kaldığı
yerden devam etmekte zorlanan Lee, yeğeninin velayetini abisinin yakın bir arkadaşına
devreder. Ve inziva hayatına kaldığı yerden devam eder…
Casey Affleck, sakin ve duygusal performansı ile rolünün hakkını
verirken, En İyi Erkek Oyuncu Oscarı kategorisinde oldukça iddialı. Lee’nin
yeğeni rolündeki Lucas Hedges de En İyi Yardımcı Erkek oyuncu kategorisinde, filmde
çok az görünmesine rağmen – nedendir bilmem- Michelle Williams da En İyi
Yardımcı Kadın oyuncu kategorisinde Oscar adayı… Film, En İyi Film, En İyi
Yönetmen ve En İyi Orijinal Senaryo dallarında da Oscar’a aday gösterilmiş.
Doğrusu ben çok sevmedim Manchester by the Sea filmini. Bana fazla uzun ve iç
karartıcı geldi. Oscar konusunda ise tek şansı Casey Affleck’e veriyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder