Samuel Riba da bir editör; parlak bir geçmişe sahip ancak altmışına geldiği için yavaş yavaş düşüşe geçmiş. Otuz yıl bağımsız yayıncılık yapmış. Kendi yayın evini büyütmüş, geliştirmiş, sonunda da batırmadan kapatmış. Hayattaki en büyük pişmanlığı “henüz kimselerin tanımadığı, ancak zamanla dahi bir yazar olarak anılacak bir yazar keşfedemeden editörlüğü bırakmak”.
Hikikimori Japonlardan miras kalan teknolojik bir rahatsızlık olarak bilinir. Anlamı internet ve sosyal medyanın pençesinde tüm zamanını neredeyse ekran başında geçiren kişileri işaret eder.
Riba da gününün tamamını evde, internet başında geçirmektedir. Anne babasına yaptığı çarşamba ziyaretleri dışında evden çıkmaz. Eski dostlarıyla görüşmez. İçkiyi bırakmış olması, onu dış dünyadan adeta soyutlamıştır.
Riba, eskiden sık sık yurt dışına çıkıp panellere katılırken son Lyon seyahatinde 24 saat otel odasından çıkmayıp geri döner ve artık bu seyahatlerden de zevk almamaya başlar. Anne babası onun başarı hikayelerinin devamını duymak isteyecekleri için onlara Dublin'e gideceği yalanını uydurur. Dublin, onun, çok etkilendiği eski bir rüyasının geçtiği şehirdir. Hayatının bu evresinde onu heyecanlandıran tek olay Bloomsday'de Dublin'de gerçekleşmektedir. Edebiyatın bu görkemli karnavalını canlı görmek isteğini yerine getirmek için bir ay öncesinden planlara başlar. Romanın üç ayrı bölümü Mayıs, Haziran ve Temmuz başlıklarını alır. Bloomsday ise 16 Haziran’dadır.
Bu arada Bloomsday'e değinelim...
16 Haziran günü, Ulysses'in baş kişisi Leopold Bloom'un günüymüş. Çünkü kitabın konusu tek bir günde geçmekte olup o da 16 Haziran 1904 Perşembe gününü imiş. Kitabın yazarı James Joyce içinse bu gün, eşi "Nora'yla ilk kez çıkıp sevgili oldukları gün"ün tarihi imiş. 60 yıldır Bloomsday olarak gerçekleşen etkinlikler, Ulysses'i anma boyutunu çoktan aşıp bir Dublin festivaline dönüşmüş. Her yıl, 16 Haziran'da dünyanın dört bir yanından Dublin'e akan insanlar, bir kısmı Edward döneminin kıyafetleri içinde, publara doluşup, Bay Bloom'un Ulysses'teki yürüyüş güzergahını izleyerek romandan pasajlar okuyarak ve çeşitli Ulysses oyunlaştırmaları ve okuma "maraton"ları gerçekleştirerek bu günü geçiriyorlarmış.
Riba, üç yazar arkadaşını da yapacağı yolculuğa dahil eder. Böylece Ulysses’teki cenaze törenine katılan dört kişilik grubun bir benzerini de oluşturmuş olacaktır. Riba, Dublin'e gider ancak bu seyahatinde, beraber olduğu arkadaşları dışında ona eşlik edenler de vardır: Nehru ceketli genç, Beckett'in gençliği...
Uzun süredir ilk defa kitapçının "iyi edebiyat" tavsiyesine kulak vererek aldığım bir kitap oldu "Dublinesk"... Çünkü gerçekten iyi yazılmış, okumaya değer bir kitap bulmak neredeyse şans işi... Roman, okuyucuyu sürükleyip akarken edebi gücünü asla yitirmiyor. Bu kitabın konusu edebiyat ve içinde Joyce: (Ulysses) (Dublinliler), Samuel Beckett : (Murphy) (Son Band) (Oyun Sonu) (Godot), Cervantes: (Don Kişot), Shakespeare : (Macbeth) (Hamlet) (Kral Lear), Borges (Ölüm ve Pusula [öykü]), Paul Auster (Brooklyn Çılgınlıkları) (Yalnızlığın Keşfi), Boccaccio (Decameron), Dante, Homeros, Nabokov (Edebiyat Dersleri), Virginia Wolf (Kendine Ait Bir Oda) gibi pek çok yazar ve kitap ismini de barındırıyor. Edebiyat aşkına... Mutlaka okuyun...
Dublinesk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder