17 Ağustos 2023

Milano- Genova- Cinque Terre -Portofino... İtalya 2023

 

Pandemiden sonraki ilk yurtdışı seyahatimizi İtalya'ya yaptık. İtalya'ya ilk seyahatim 2003 yılında olmuştu. Tam 20 sene olmuş. O zaman Roma, Floransa ve Napoli'yi görmüştük. Sonraki senelerde ise bu şehirlere Venedik, Bolonya ve Trieste eklenmişti. Bu seyahatimizi ise çok geniş bir yelpazede tuttuk. Milano'dan başlayıp Genova, Floransa, Toscana ve Roma'yı içine alan bir seyahat gerçekleştirdik. Epey yorulduk ama çok da gezdik, gördük eğlendik. Oteller yerine airbnb üzerinden kiraladığımız evlerde kalmayı tercih ettik ve arabamız nereye götürüyorsa gezebileceğimiz kadar çok yere gitmeye çalıştık ve bol bol İtalyan mutfağı tattık...

20 Nisan

Uçağımız Milano havaalanına öğlen indi ve ilk işimiz kiralık arabamızı almak oldu. Milano'da bizi yağmur karşıladı bu yüzden Verona'ya gitmekten vaz geçip Como' Gölü’ne doğru yola çıktık. Como Gölü, buzul kökenli bir göl ve 146 km2 alana sahip. Son derece turistik olan bu bölge, Madonna, George Clooney, Versage, Sylvester Stallone gibi ünlülerin evleri sayesinde ününe ün katmış durumda. Yolculuk 1 saat sürdü. Marinanın yanına zor da olsa park ettik. İtalya'da nerelere park edilip nerelere edilmeyeceğini anlamamız tam 1 haftamızı aldı. Çevredekileri izledik ve boş yere park ettik.  2 saatlik ücret ödeyip yemek için bir yer aramaya koyulduk. Yolumuzun üzerindeki Pakistan lokantasından, duruma el koymam sonucu ayrıldık ve az ötede harika bir restaurant bulduk. Stilo Restaurant, gölün tam karşısında, son derece şık bir yer. Trattoria dediğimiz türden pizza, balık, et, makarna pek çok çeşidi bulmak mümkün. Mükemmel bir pizza ile karnımız doyup biraz da ısınınca keyfimiz yerine geldi. Azmi bize bir iyilik yapıp arabayı alıp getirmeyi teklif etti. Biz de telefonunun yurtdışında kullanılmadığını unutup bu teklife balıklama atladık. Sonuç: yollar umduğu gibi çıkmayıp restaurantın yeri ters kalınca bizi 1 saat kadar bekletti. Meraktan öldük. Donduk ve çok ıslandık. Bir müddet sonra koşarak bize geldiğini görünce içimiz rahatladı. Arabayı bir yere bırakıp bizi bulmaya gelmiş. Ekip tamamlanınca kalacağımız yere yola çıktık. Burası Milano’ya 30 km. uzaklıkta bir köy olup Lombardia bölgesinde yer alıyor. Evin sahibi karı koca bizi içtenlikle karşıladı. Çok çok az İngilizce bildikleri için zor bela anlaştık. Üst katta kendileri yaşadığından evin girişini ortak kullandık ancak hiçbir rahatsızlık vermediler. Akşam dinlenerek geçti... Odamızdaki kanatlı mevsim böcekleri hariç her şey harikaydı. 6 ad. böceği kapı dışarı edeceğim diye uykuya dalmakta epey zorlandım.



21 Nisan

Ev sahibi ne kadar aksini savunsa da ( araba ile Milano’ya gitmeyin, park yeri bulamazsınız ve oldukça fazla fiyat ödersiniz.) inat edip araba ile Milano’ya gittik ve Duomo’ya çok yakın bir noktadaki kapalı yer altı otoparkına park ettik. (14 euro/ 4 saat) .Cappuccino ve kruvasan ile günümüze başladık. İtalya'da cafelerde bilinmesi gereken bir gerçek var ki eğer oturarak yerseniz daha fazla para ödersiniz. Bu yüzden genelde kasadan ürünler alınıp ayak üstü yeniyor veya take away yapılıyor. 

İlk durak Duomo... Bu ihtişamlı yapı, Milano’nun göz bebeği. Dünyadaki gotik mimari örneklerinin bir numarası yapı, korkunç bir turist çekiyor özellikle de meydanına...

Avrupa’nın 4. en büyük katedrali olan  Duomo Katedrali’nin yapımına Milano Dükü Gian Galeazzo Visconti tarafından 1386 yılında başlanmış. İnşası neredeyse 500 yıl süren katedralin baskın Gotik tarzının yanında  Neoklasik, Neogotik ve Geç Rönesans unsurlar da göze çarpmakta. 440.000 metreküp hacmi ile 11.700 kişi aynı anda içeride oturup ibadet edebiliyor.


Yanındaki Victor Emmanuel alışveriş merkezi, dünyanın en kaliteli markalarını içeren dükkanlarıyla çok elit. La Scala ve ünlü alışveriş caddesi Via Nazionale turunun ardından yine meydana dönüp katedralin tam karşısındaki son derece turistik mekanda yemeğimizi yedik. Tabii ki yine pizza ve makarna – şarap... (Bar Duomo – 4 kişi 118 euro) Bu arada diğer üçü otururken ben gidip Duomo’nun içini gezdim. 8 euro olan bilet, katedralin karşı binasından alınıyor. İçi tam anlamıyla muhteşemdi...





Dondurmacıdan İtalyan usulü dondurmalarımı alıp akşam için sandviç aldık. Milano'da apartman dairelerinin bir özelliği var ; balkonlarda o kadar bitki ve ağaç kullanıyorlar ki adeta binalar yemyeşil görünüyor. Bu binaların içinde de en popüleri Bosco Verticale... İtalyan mimar Stefano Boeri tarafından ortaya atılmış bu proje dünyadaki ilk Dikey Orman konseptinin başlangıcı olmuş. Bu konseptten doğan ilk proje, Milano’nun hızla gelişen Porta Nuova-Isola bölgesinde yer alan 80 ve 112 metrelik iki kule. Kulelerin dış cephelerindeki balkon ve teraslarında oluşturulan toprak alanlarda yaklaşık 900 ağaç, 4 bin 500 çalı ve 15 bin civarında süs bitkisi yer alıyor. Ben binaları çok beğenmedim sanki yürüyen dev bir ağaç yolumu kesmiş hissi ağır bastı doğrusu...



 22 Nisan

Hava iyice güzelleşti. Genova’ya geldik ve otelimizi bulduk. Bize verilen avlu manzaralı odaların değişimini talep edince harika deniz manzaralı odalarımız oldu. Gezmek ve görmek söz konusu olmasa tüm günü odada geçirebilirdik bence. Günlerden Cumartesi olunca cazibe merkezi olan marinanın otoparkına girebilmek için tam bir saat bekledik. Ara sokaklara dalıp Düşeş meydanında keyifli bir kahve molası verdik. Alışveriş caddesinde uzun bir yürüyüşün ardından Ferrari meydanında şarap molası verdik. 30 euroya bir şişe şarap eşliğinde bize kanepeler, peynirler ve şarküteri ürünleri dolu tabaklar getirdiler... Bu keyifli anların sonrasında Cristoph Colomb’un evini gezdik. Marinaya giderken aldığımız dev dondurmaların ardından otele dönüp dinlenmeye çekildik. Akşam otelde ben apparel spritz içerken  Ali özel yapım makarnanın keyfini çıkardı.

Cenova'lı ünlü kaşifChristopher Colombus'un evi.Dante Meydanında.Ferrari Meydanından yürüyerek en fazla 10 dakikada ulaşıyorsunuz.Ev şu anda müze olarak kullanılıyor,giriş 3 Euro.Burası Colombus'un doğduğu ve çocukluğunu geçirdiği ev. Bu mini evde zamanın mimarisinden izler bulmak mümkün..


 

23 Nisan

Genova’dan Portofino’ya doğru yola çıktık. Arabamızı Portofino yolunda geri çevirdiler. Çok kalabalık olduğundan otoparklarda yer yokmuş ve eğer gitmek istiyorsak ya denizden tekne ile ya da karadan otobüs ile gitmemiz gerekiyormuş. Santa Margherita Ligure'ye geri dönüp park yeri aradık epeyce... Günlerden Pazar ve İtalyanların kurtuluş bayramları da olunca inanın 1 saat yine park yeri bekledik. Bu kadar yol gelmişiz Portofino’ya gitmekten asla vaz geçemezdik. Otobüs bileti almakta epeyce zorlandık. Tamam biz turistiz dil sorunumuz var ama inanın  İtalyanlar bile zorlandı. 5 euromuzun tuhaf bir yere sıkışmasına üzülüp kendimizi otobüse attık. Portofino, çok turistik bir yer. Çok da pahalı. Ortada geceki şenlik ateşi için bir hazırlık vardı. Buraya dek gelmeyi başarmışken 60 euroya bir şişe şarap açtırıp Portofino’nun hakkını verdik. (dikkat ederseniz Genoa’nın tam iki katı). Arabamızın olduğu yere yine otobüsle dönüp dondurmalarımızı yedikten sonra La Spezia’ya yola çıktık. Fezzano bölgesindeki kaldığımız ev, 600 senelik ve çok otantik. Evin içinden geçen kütüğe, kepenklerine ve içinde bulunduğu tepenin manzarasıyla beraber mimari dokusuna hayran olmamak elde değil. Ev sahibinin dediğine göre Simonetta Vespucci'nin yaşadığı düşünülen bir evmiş yani Botticelli'nin meşhur Venüs'ün Doğuşu tablosuna ilham olan kişi... Bakın wikipedia ne diyor: Bazı uzmanlara göre bu tablo, Giuliano di Piero de' Medici'nin Simonetta Vespucci'ye olan aşkının anısına çizilmiştir.[2] Vespucci, deniz kenarında yer alan ve o bölgedeki inanışa göre Venüs'ün doğduğu yer olan Portovenere adındaki bir kasabada yaşıyordu. Botticelli de aslında eskiden, de' Medici'nin metresi olan Vespucci'ye aşıktı. Hatta genel inanışa göre Vespucci, bu resim ve İlkbahar da dahil olmak üzere, ressamın birçok resmindeki kadın figürleri için modellik yapmıştı.



Basamaklarla aşağıdaki marinaya inmek mümkünmüş ancak 200 basamağı duyunca denemeye dahi yanaşmadık.  Arabayı park etmek çok sıkıntılı bu bölgede... Sarı çizgiler çevre sakinleri için ayrılmış, beyazlar bedava ancak bulunması çok zor, maviler ise paralı ve ödeme fişinin arabanın camına mutlaka konması gerekiyor yoksa %100 ceza yiyorsunuz.

Akşam Porto Venere’ye gidip yemek yedik. Deniz mahsüllü paella, 20 euro idi ancak gecenin ve tüm İtalya seyahatinin yıldız yemeğiydi diyebilirim. 15 dak. Uzaklıktaki bu bölge şirin bir denizci kasabası. Soft tonlardaki binalar ise inanılmaz bir uyum sergiliyor.

 


24 Nisan

Sabah 7:30 kalkıp La Sapezia tren istasyonuna park ettik. Cinque Terre ‘ye kalkan tren 8:30 da sefere başlıyor. Biletler, adam başı 18,20 olup 70 yaş üstüne 14 euro. Şunu söylemek lazım İtalya’da trene elinizi kolunuzu sallayarak binebilirsiniz kimse sormuyor ama eminim ki herhangi bir sorguda eğer biletiniz yoksa inanılmaz cezalar ödüyorsunuz. 5 kasabadan oluşan bölge, özellikle de yaz aylarında korkunç bir cazibe merkezi.

Rio Mangiore ilk durak. Tren inanılmaz kalabalık. Burası çok engebeli bir köy. Tırmanmak epey zorlu. Gerçi tırmandıktan sonra bir asansör olduğunu keşfetmemiz de kötü bir sürpriz oldu. Kilise meydanındaki kafede fırından yeni çıkmış kruvasanlar harika ötesiydi.

Tekrar trene binip en son köye gittik. Monte Rosso... Burada mevsim yeni yeni başlasa da denize girenler epey fazlaydı. Öğle yemeğimizi yine pizzadan yana kullanıp trenle bir önceki Vernazza istasyonuna geldik. Trenler tatil dolayısı ile çok kalabalık olduğundan ikinci trene binebildik ve inince istasyondan kıyıya inmek için bile epey çaba sarf etmemiz gerekti. Yemek için bu köy daha güzelmiş ve çok daha renkliymiş. Harika bir dondurma alıp manzaranın tadını çıkardık. Aramızda yaptığımız oylama sonucunda  sona kalan iki köye de gitmeye karar verdik ancak kalabalıkta trene binmek için bir saat sarf edince hazır oturmuşken La Spezia’ya geri dönmeye karar verdik. Akşam Porto Venere’de harika bir kıyı restaurantında yemek yedik.

wikipedia der ki: talyan Rivierası'nın engebeli sahillerden oluşmuş bir bölgesidir. La Spezia şehrinin batısında, Ligurya bölgesinde yer alır. Cinque Terre "Beş Toprak" demektir ve şu köylerden oluşur: Monterosso al MareVernazzaCornigliaManarola, ve Riomaggiore. Köyler, sahilleri ve bu köyleri çevreleyen tepelikler Cinque Terre Ulusal Parkı'nın içinde yer alır ve bu bölge UNESCO Dünya Mirasları listesinde yer alır.

Yüzyıllar boyunca burada yaşayan insanlar denize bakan bu sert yamaçlarda teraslama yaparak tarım yapmışlardır. Çekiciliğinin bir kısmı da bu bölgede gelişimin sınırlı olmasıdır. Bu bölgenin büyük kısmına yürüme patikaları, tren ve botlarla erişilir. Cinque Terre çok popüler bir turistik bölgedir.



Gezimiz Toscana bölgesi ile devam ediyor...


Roma'ya da gitmeyi ihmal etmedik...

 

2 yorum:

  1. Bazı yerleri yeniden görmüş gibi oldum sayende canım kızım.Çok güzel bir seyahatname olmuş👍👏🏼❤️

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel sayenizde tekrar gördü. İyi seyahatler selam sevgiler. Nihal Erdi

    YanıtlaSil