Herkesin bir annesi vardır ya da vardı...ve hepimiz biliriz ki annelerimiz bizi bıkmadan sever... Buradaki anne, 19 yaşındayken bir sapık tarafından kaçırılarak dünyayla hiçbir bağlantı kuramayacağı bir odaya kapatılır ve sonsuz cinsel istismar sonucu istemeden hamile kalır. Hayatında en çok nefret ettiği, tüm hayatı ona zindan eden insanın çocuğunu doğurur. Jack, 5 yaşına bastığında, anne, 7 senedir hapistedir. Oğlunu o küçücük mekanın içinde, sapığından deli gibi saklar, en son dayanabileceği şey Jack'e bir zarar gelmesidir. O küçücük odada, türlü hayal ve oyunlarla oğlunu 5 senedir oyalamıştır. Tek eğlenceleri siyah-beyaz bir televizyondur ve Jack dünyayı sadece "oda"dan ibaret zannederken diğer hayatın televizyonun içinde olduğunu düşünmektedir.
"Anne" son ve tek kozunu oynar, Jack ölü taklidi yapacak, Nick onu gömmeye gittiğinde kaçarak yardım isteyecektir. Jack'e dışardaki hayatı açıklamanın vakti gelmiştir. Tüm plan yüzlerce kere gözden geçirilir. Jack'e çok iş düşmektedir. Büyük firar gerçekleşir. Anne ve Jack artık dışarıdadır. Ancak, dışarısı her ikisine de çok yabancıdır. Acıtan ayakkabılar, yakın ama bir o kadar da uzak akrabalar, sapığın oğlu olduğu için dedesinin görmek istemediği Jack, ısıran arılar, kurallar, uzaklaşıp kendi içine kapanan anne ve nihayetinde yeni kurulan çift kişilik bir hayat...
Burnumun ucunu sızlatan, son zamanlarda okuduğum en güzel roman ve en güzel çeviri... Gül Çağalı Güven çok iyi bir iş çıkarmış... 5 yaşında, dünyayı tanımayan bir çocuğun gözüyle koskoca bir hayat... Çok beğendim, inanılmaz keyif aldım...
Room
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder