21 Aralık 2018

MEKSİKA GÜNLERİ II

Tekrar Meksika'dayız ve Maya kültürünün izindeyiz. Sınırdan geçtiğimiz gibi yine bir antik şehre gidiyoruz. Bonampak, Maya kültürüne ait törenlerin, savaşların, yaşamın resmedildiği duvar resimleri ile meşhur... Bir de kız mı erkek mi olduğunu bir türlü anlayamadığımız, orman cini gibi her yerden biten, ağaçlara tırmanan, sarmaşıklarda sallanan ve sürekli peşimizde dolanan 8-10 yaşlarında iki çocukla...







Günün yorgunluğunun ardından bir ören yeri gezmek de bizi epeyce hırpaladı. Ve geceyi geçireceğimiz tatil köyüne ulaşıp yemek yememiz yine akşam 22:00'yi buldu. Yemek sırasında başlayan sağanak yağmuru elektrik kesintisi takip etti. Geceyi mum ışığında geçirdik. Sabah uyanıp odadan çıktığımızda kocaman sıçanımsı bir yaratık bizi karşıladı. Ne olduğu hakkında tam olarak bilgi sahibi olamasam da beni epey ürküttü.

***

Bu günü biz turun kızları birer Frida kılığında geçireceğiz. Ekin bunu ayarlamış ve hepimize birer çiçek taç yapılmış. Üzerimize de seyahat sırasında aldığımız renkli, desenli bluzlardan giyiyoruz. Hepimiz kon kon kelebek gibi olduk. İstikamet yine Maya uygarlığının önemli antik kentlerinden biri olan Palanque... Otobüs yolculuğumuz ise dört saat sürecek.




Palanque, M.S. 325-625 yılları arasında en parlak dönemini yaşamış ve ardından diğer antik şehirler gibi sır olmuş. En önemli yapısı olan Yazılı Tapınak'ın en alt katında mezar buluntularına rastlanmış, Lahdin içinde ise değerli taşlarla gömülmüş bir şekilde Kral Pakal bulunmuş. Bu mezar, aynen bulunduğu şekilde Mexico City'deki Antropoloji Müzesi'nde sergilenmekte. Bu antik şehirde gezerken bir taraftan da seyyar tezgahlardan alış veriş yapmanın keyfine varıyorsunuz. 








Biz burada Frida'lar olarak epey ilgi çektik. Herkes bizi çevirip amacımızı ve niçin böyle giyindiğimizi sordu... Bizi bir nevi protestocu zannedenler bile oldu. Bir daha anca maskeli baloda giyilebilecek taçlarımızla polisler bile bizi resimledi. Bu ilginç etkinlik, tüm gün boyunca bizi epey eğlendirdi...

Palanque'den sonra yolumuz San Cristobal De Laa Casas'a tam beş saat sürüyor. Yemeğimizi bir yol restaurantında taco çeşitleri olarak yiyoruz. Sonrasında 2100 m. yükseklikte şehre varmamız akşam 20:30'u buluyor. Bu güzel ve turistik şehri gezmek için epey geciktik. Otobüsten şehrin girişinde inip epey bir yol yürüyoruz ve bu arada geçtiğimiz güzel hediyelikciler teker teker kapanıyor. Otele gelip odalara valizleri atıp yemek yememiz ise 21:30 oluyor. Sokaklarda serbestçe dolaşıp birkaç seyyar satıcıyı canından bezdirip ucuza bluz ve çantalar alıyoruz. Barlar sokağı ve arkasındaki ıssız sokaklar biraz ürkütücü gelince kendimizi otele atıp bir sonraki günün uçak yolculuğu için valizlerimizi hazırlıyoruz.

***
Sabah çok erken kalkıp kahvaltımızı edip yola koyulduk. Tuxtla Gutirerrez Havaalanı'ndan 10:45 uçağı ile Merina Havaalanına uçacağız. Aslında istikametimiz Cancun... Bavullarımızı toplu check-in ile banda sokup rahatça uçağa bindik.


Biraz rötar, uçak seyahati, bindik, indik, valiz aldık derken tine saat 13:30 oldu. Yemek için Chichen Itza yolu üzerindeki Ik Kil'de yeraltı "cenote" (düdük) e gidip açık büfe yedik. Yucatan Yarımadasındayız ve bu bölgede görülen birçok cenotes epeyce eski. Cenoteslerin oluşum nedeni yeraltı mağaralarının kemerlerinin çökmesi ve bir tür kuyu haline gelmesi. Bu sebeple de içinde su var ve yüzülebiliyor. Bizden başka herkes bu kuyulara dalıp çıkıyordu. Bizse 35 derece sıcakta fenalık geçirmekle meşguldük. Burada epeyce oyalandık. Bir de alışveriş yapıldı ve bizden başka herkes dev Meksika şapkalarından aldı. Bense sadece fotoğrafıyla yetindim...




Yaklaşık iki saat sonra Chichen Itza'ya vardık. Burası gezeceğimiz son antik kent ve hepsinin kralı. 7 Temmuz 2007'de dünyanın yeni 7 harikasından biri olarak seçilmiş.
Biz neredeyse Chichen Itza'ya giremiyorduk. Kapıya geldiğimizde saat 16:30'du ve normal şartlar altında kapanış saati olduğundan bizi içeri almadılar. Yerel rehberin ve tur firmasının aldığı özel izinle 17:00'de içeri girebildik. Ve burayı oldukça sakin bir şekilde gezme imkanımız oldu. Çünkü normal saatlerde seyyar satıcılardan kurtulamıyormuşsunuz. Ören yerini sanki bize özel açmışlar gibi gezdik. 

Buranın en ünlü yapısı Kukulhan Piramidi. Mayalar burada tüm matematik ve astronomi bilgilerini döktürmüşler. Piramidin 4 cephesi var ve her cephede 91 basamak var.  91 x 4 = 364 bir de tepedeki en son basamağı ekleyelim 365 yani = bir yıldaki gün sayısı. Yılın gece ve gündüzün eşit olduğu iki günü, güneş ışıkları öyle bir vuruyor ki piramide,adeta bir yılan merdivenlerden aşağı süzülüyor gibi görünüyormuş. Bir de akustik çok ilginç. Piramidin karşısına geçip elinizi çırpınca yapı da size karşılık verip bir canavar sesi çıkarıyor. 






Tüm Maya şehirlerinde olduğu gibi burada da Jaguar en kutsal hayvan ve her yerde figürleri var. Burada da Kutsal Top Oyunu Sahası var ve oldukça iyi korunmuş. Nedir bu "kutsal top"oyunu? Daha önce gezdiğimiz antik şehirlerde de rastladık. Aslında oyun da denebilir dini tören de... Genellikle yedişer kişiden oluşan iki takım arasında oynanıyor ve genellikle oldukça başarılı savaşçılardan oluşuyor bu takımlar. Duvarlarda yatay çemberler var. Maksat topu el veya ayak değmeden,kalça, omuz ve dizlerle bu çemberlerden geçirip sayı yapmak. Ölümüne oynanan bu oyunda kazanan taraf kanları etrafa sıçratıla sıçratıla kurban ediliyor. Çünkü kurban edilmek oldukça kutsal bir kavram. İlginç ve oldukça vahşice değil mi?





Gezimizden sonra otobüsle 2,5 saat yolculukla Cancun'a vardık. Yine akşam yemeğini 22:00'de yiyoruz. Tüm gün çok yoğun geçti, Cancun'da bir de saat farkı var. Yani yine her şeye geç kaldık. Yemek sonra çılgın Cancun eğlencelerini görmek için sokağa çıktık. Burası herhalde Meksika'nın en güvenli bölgesi. Elimizi kolumuzu sallayarak rahatça dolaştık. Burası sıra sıra her şey dahil otelleriyle Antalya'yı çağırıştırıyor. Gece içkilerimizi yudumlayarak okyanusa ayaklarımızı sokmak ise günün en keyifli saati oldu. Aslında denize girme hayali ile geldik ancak yarın sabah 11:00'de otelden ayrılacağımız için o kadar az vaktimiz var ki...




***

Sabahı kahvaltı ve kıraat ile geçirdik. Denize girmeye ise oldukça üşendik. Üşenmeyip girenler çok keyif almışlar. Sonradan az biraz pişman oldum ama iki ayağımız bir pabuca sıkışacaktı gene. Daha önce Karaib Denizi'ne girmiştik zaten Jamaika ve Caya Largo'da... Ne yapalım kısmetse yine geliriz. Bu arada burada deniz oldukça dalgalı ve fırtınalı oluyormuş genelde ve bu yüzden kırmızı bayrak eksik olmuyormuş plajlardan. Biz şanslı bir zamanda oradaydık.





Otobüsle 20 dakika yolun ardından Havana'ya uçmak üzere Cancun Hava Alanına gittik. Uçağımız 14:50'de... Ver elini Küba...

***
devamı
bir daha ve son defa Havana













Hiç yorum yok:

Yorum Gönder