4 Ocak 2013

Pi'nin Yaşamı - The Life of Pi


Yann Martel'in 2002 Man Booker ödüllü aynı adlı kitabından sinemaya uyarlanan "Pi'nin Yaşamı" ile hayatınızın yolculuğunu yaşıyorsunuz. Üç boyutlu filmlere tereddütle yaklaşırım; genellikle beni yorup başımı ağrıtırlar. 3D çekilen film, bu güne kadar izlediğim filmler içinde beni yormayan ve büyüleyen ilk film oldu. 
Pi, Hindistan'da yaşayan ve Hayvanat Bahçesi işleten ailesi ile birlikte mutlu bir çocukluk yaşamaktadır. Çocukluğunun büyüleyici yaratığı Richard Parker'a (Bengal Kaplanı) hayranlıkla beraber korku beslemektedir. Pi'nin çocukluğu, dünyadaki din karmaşası içinde kararsızlıkla geçer; Bir Hindu gibi çok tanrılığa inanırken Tanrı'nın oğlu İsa'ya sevgi besleyip istavroz çıkarır; aynı zamanda namaz kılımayı da ihmal etmez. Dinler onun için Tanrı'ya ve Tanrılara yöneliş biçimidir, hepsi karma edilebilir. 
Ülkenin ekonomik koşulları ve gelecek kaygısı Pi ve ailesini, hayvanat bahçesi sakinlerini(!) de yanlarına aldıkları bir gemi yolculuğuna götürür. Geminin şiddetli fırtınada batması sonucu sadece Pi'nin kendisi, bir sırtlan, bacağı kırık bir Zebra, yavrusunu kaybeden bir orangutan ve Richard Parker kurtulur. Vahşi yaşamın kuralları devreye girer ve bu savaştan hayatta sadece Pi ve Richard Parker kalır. Tam 227 gün boyunca ikilinin arasındaki yaşam kavgası devam eder. Kaplanın varlığı, onunla savaşma ve onu besleme iç güsdüsü, Pi'yi ayakta tutar, onun yaşama nedeni olur. Gücünün tükendiği gün, kıyıya vururlar, Richard Parker onu ardına bakmadan terk eder...
Sigorta şirketinden gelenlere Pi'nin anlattığı 227 günlük hikaye inandırıcı gelmez; o da yeni bir gerçek hikaye anlatır, bu hikayede, hayvanlar yerine insanlar vardır... Hangi hikayeye inanacağına karar vermek izleyicinin insiyatifindedir. 
Taiwan asıllı yönetmen Ang Lee, doğa ve hayvanların vahşi güzelliğini çok güzel yakalamış. Büyüleyici dünyanın içindeki küçücük Pi'nin hikayesini mutlaka izleyin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder